Heralga’dan ayrıldıktan sonra hemen Mağusa’ya döndü ve o ismi araştırmaya başladı: Ece Limanzade... Bu kadın niye kendisini o moruğa tavsiye etmişti şimdi? Neyini biliyordu, neyini tanıyordu da böyle büyük bir adama ismini vermişti? Acaba ortada bir karışıklık mı vardı? Buna pek pek ihtimal vermiyordu. Kendisinin de az da olsa bir tanınırlığı vardı, karıştırılacak birisi kesinlikle değildi.

En azından kafasındaki soruların belli kısmına cevap bulabilmek için tanıdığı bir “Hacker” ile buluşmaya karar verdi. Hiçbir şey olmasa bile en azından Ece’nin kim olduğunu öğrenir, Xea hakkında bir şeyler kapardı. Eğer Heralga’nın girmesi için şart koştuğu ameliyattan bir şeyler öğrenebilirse zamandan epey kâr etmiş olurdu. Bu ameliyatta donanımları ve eklentileri değişecekti. Gerçekten de gerekliydi, zaten parasını da Heralga veriyordu, ancak içinde geç kalırsa her şeyi kaçıracağına dair bir telaş vardı.

Çağırdığı adamla bir pasajın içindeki apartmanın çatısında buluşmak için anlaşmışlardı. İşin ne kadar ciddi olduğu henüz belli olmadığı için Selen her ihtimale karşın gizlice davranmayı tercih etmişti ve burası gizlenmek için şahane bir yerdi. Birincisi, pasajın parlak ışıkları ve hengâmenin arasında hiç dikkat çekmiyordu. İkincisi, burayı pasajda yaşayan gençler “yiyişmek” için kullandığından burada olmaları çok da abes görünmezdi. Mesela gidip kanalizasyonlarda da buluşabilirlerdi ancak neden orayı tercih ettiklerini ileride açıklaması gerekirse sıkıntı olabilirdi.

En sonunda beklediği de gelmişti. Her zaman olduğu gibi siyah trençkot ve güneş gözlüğü giymişti. Selen’e göre bu adam giyim tarzı konusunda hiç yaratıcı değildi, hatta ona göre yalnızca bir özentiydi ancak işini gördüğü sürece umurunda değildi.

Selen’in yanına oturdu ve kadına tırnak büyüklüğünde bir yonga uzattı.

Adam derin bir nefes aldı:

Selen adamın eline yolluk niyetine azıcık para verdi. Lokantada ne yapacaklarına dair biraz plan yaptıktan sonra tekrar Lefkoşa’da buluşmak üzere ayrıldılar.