Doğrusal Sebepçilik

possessed-photography-_E1PQXKUkMw-unsplash.jpg 3.02 MB

Bu basit, sorunları çözen ve ancak kibirli insanlara hitap etmeyecek bir kural. Tabii, bunu benden çok daha önce birileri "pozitivizm" diye düşünmüş.

Bugün Kuersetin üzerine araştırma yaparken aynı zamanda Wikipedi'nın yönlendirmesiyle etkisiz kanser tedavileri hakkında ufak bir araştırma yaptım. Kuersetin kansere karşı etkisiz mi? Bilmiyorum, zaten Wikipedi'nin sunduğu kaynak silinmiş. Önemli değil, neticede aklımın ucundan geçmeyen şeylerin sıralandığı ilginç bir sayfaya yönlendirilmiştim. İşkence mi tedavi mi tam belli olmayan şeylerin arasında ilginç bir resme denk geldim. Ahşap bir kabinin içi tamamen metalle kaplanmış. İçinde de bu tuhaf görüntüye daha da alakasızlık oluşturan bir ofis sandalyesi var, çiçekli miçekli bir minderi de var.

"Bu neymiş ya?" diye biraz kurcalarken "Orgon" kavramına denk geldim. William Reich isimli, önceleri Marksist fakat sonraları iyice bayağı bayağı spiritüalizme kaçmış bir psikanalizin fikriymiş bu Orgon enerjisi. Derinlemesine incelemedim, genellikle güneşten alınan Orgon enerjisi Seksüel orgazm anında doruk noktasına ulaşıyor. Bu ruhani özellikleri olan Orgon enerjisi insan ruhuna ve aynı zamanda insan bedenine iyi geliyor; kanseri iyileştiriyor, Aids'e iyi geliyor. Hatam varsa William Reich takipçileri kusuruma bakmasın.

Tabii, Marksizm gibi alabildiğine materyalist bir düşünceden böyle spiritualist bir fikre geçmek de amma zormuş.

Size tarif ettiğim kabin de bir çeşit Orgon makinesi. Metal - ahşap - kumaş gibi zıtlıklar barındıran malzemelerin ortamdaki Orgon'u yoğunlaştıracağını düşünmüş ve insanları bunun içerisine kapatıp iyileşeceklerini ummuş. Kanseri falan bu şekilde tedavi ediyoruz.

Ana fikir: Ortada büyülü bir enerji var ve o enerji birikerek sizi iyi edecek.

İşin özü, ben genel olarak salt bilgi üzerinden hiçbir şeyi reddetmeyen bir fikir agnostiğim. Agnostik kelimesini inanç anlamında kullanmıyorum, salt bilgi üzerinden fikirlerde net hükümler vermekten çekindiğimi ifade etmek için kullanıyorum. Yani Orgon diye bir şey olabilir derim ben, belki ona yakın bir şeyler de olmuş olabilir. Bu yüzden hükümlerimi ister istemez ikincil, üçüncül kaynakların kalitesi ile belirlerim. Bu doğru mudur bilmem ama, pek yanıltmadı.

Orgon üzerine yaptığım minik bir internet araştırması beni "Kozmik Şifa" diye bir siteye götürdü ve üç aşağı beş yukarı şöyle bir şey okudum:

"Bu şebekeler falan var ya... İletişim olarak bizi çok ileri taşıdı ama kötü enerji yayıyorlar. Hatta insanı mahveden elektriksel bir enerji ile bizi esir alıyorlar. Gidin, ne olduğu belirsiz piramit şeklinde doğal taşlardan ve bakırlardan oluşan bir Orgonit alın. Kötü enerjiyi Orgon'a dönüştürün. Valla biz de Orgonit satıyoruz, bir girin bakın isterseniz."

Orgon hakkındaki son hükmüm: Şarlatan işi. İkincil kaynak olarak berbat, kablosuz ağların ne olduğu hakkında basit seviyede bile bilgi sahibi olmayan bir siteye geldim. Bana yeterince uzak dur mesajı çaktı. Yine de estetik olarak bu Orgonitleri beğendim. Çalışma masama bir tane görürsem alırım. Bence bunun kendi çapında bir sanat dalı olabilir.

Bu Orgon işi bana kendi içimde gerek Astroloji gerekse falcılık üzerine daha önce verdiğim hükümleri hatırlattı.

Astroloji'den gidelim, herkesin gömmeyi en çok sevdiği bir konu. Bir toprak d ben atayım. Öğrendik ki ben yükseleni Oğlak olan, güneşi de Yay, yükselen yöneticisi 3. evde olduğu için iletişime ve bilgi araçlarını işlemeye çok müsait olan fakat yükselen yöneticisi Satürn de Koç'ta olduğu için muhtemelen yeni bir şey üretmeye müsait birisiyim. (İtiraf edeyim... Bu kulak tırmalayan yapay jargonu hiç özlememişim.)

Astrolojik analizim beni öfkeli fakat soğuk kanlı ne alakaysa işkolik bir adam olduğumu öngörüyor. Bütün davranışlarımı bu çerçevede gerçekleştirmemi gerektiriyor. Hâliyle benim bir davranışı neden gerçekleştirdiğim konusundaki karmaşa epey bir artıyor.

Bilen bilir, yaşadığım semt olan Bakırköy son zamanlarda korkunç bir dilenci istilasında. Esnaf bıktı. Bir sokağı tutan üç dilenci var resmen. Tavuk döner yerken bile bir dilenci çıkıp "Allah rızası, sadakanız olsun" diye cebimdeki son 50 liraya göz dikiyor. Esnaf gibi ben de bıktım.

Bir gün çıkıp dilencinin birisini haşlasam, "Yeter be! Bu nedir? Adama tavuk döner bile yedirmiyorsunuz" desem, buna çeşitli zihinler nasıl yorum yapar?

Orgoncu/Reikici/Çeşitli ruhani enerjiciler: Bu kişi iyi enerji eksikliğinden ötürü pek merhametsiz ve sevgisiz. Yoğun negatif enerji etkisi altında kendi huzursuzluğunu zavallı bir dilenciye yönlendirmiş oldu.
Astrolog: Kendisinin Merkür Yay'ı Satürn Koç ile yaptığı üçgen açı diline sert, otoriter bir tavır katıyor, üstelik ateş grubunda olduğu için daha korkusuzca kendisini direkt ifade ediyor. Merkür Yay, 8. evdeki Ay Başak ile kare açı yaptığı için alt sınıflara karşı kurduğu empati onu germiş durumda ve ortaya böyle bir manzara çıkıyor.
Düz adam: Adam dilenci görmekten bıkmış herhalde.

Kimin doğru söylediğini bilmesem bile tek işe yarar yorum düz adamdan geliyor. Sorun bir şeylerin yanlış ya da doğru olmasından öte, harekete geçmek için gereken bilginin iyiden iyiye bulandırılması. Yani "A olduğu için B oldu, düzeltilmesi için C yapılması lazım" gibi bir mesajı sadece düz adam verebiliyor. İşin iyisi de düz adamın "düzeltilmesi için C yapılması lazım" fikri gayet de işe yarar bir sonuç verebiliyor. Metafizikçiler ise esas mesajı sadece bulandırmakla kalmıyor, bir çözüm düşünmeyi de imkansız kılıyorlar.

İşin daha da kötüsü şu, metafizikçiler bir konu hakkında "öyleyse böyledir" cinsi bir mantık ilişkisi koymayı da aynı zamanda bir tekele almış oluyorlar. Mesela astroloğun yaptığı yorumları yapmak için bir astroloji eğitimi almalı, onların sınavlarını vermeli ve bir sertifika edinmelisiniz. Tabii ben sırf tembellikten açık öğretimi üç senede bitirmiş adamım, bana gelmez. Daha da ötesi, ben bilgisiz olduğum için bu bilgileri ifade eden kişiye karşı çıkamam. Sadece "Vay be, nasıl aydınlattın beni" diyebilirim, çünkü konuya hiç düşünmediğim bir açıdan yaklaşmış olduğu için beni kıskıvrak yakalamış oldu.

Bu konuyu burada bırakalım. Hintlilere geçelim. Hindistan'da bugün bile etkisini sürdüren o berbat sistemin nasıl kurulduğunu anlıyorum, ancak nasıl asırlarca sürdürüldüğünü anlayamıyordum. Bunun eşi benzeri yok. Batı medeniyetinin en büyük eleştirisi olan Kapitalizm piramidi kesinlikle böyle bir şey değil. Kapitalizm'de erişemeyeceğiniz noktalar kesinlikle olsa da, sizi daimi olarak sefalette tutacak kadar katı bir sistem yok. Size bir umut vadeder ve birilerinin gerçekten en dipten gelip zenginleştiğini görürsünüz. Kast sistemi böyle bir şey değildir. En diptekinin asla zenginleşemeyeceğini, zenginleşmemesi gerektiğini, bir evi bile olmayacağını, bunu hak ettiğini kabul ettirir.

Sebep bu yazının akışında çok rahat anlaşılabiliyor. Ortada çok net bir sorun olsa da, bu sorunu nesnel bir şekilde çözülmesine engel olacak bir düşünce mekanizması da benimsenmiş. Karl Marx'ın "İt gibi yaşıyorsanız gidip efendi gibi isyan edersiniz" nesnelliğindeki görüşü Hindistan'da asırlarca işlememiş çünkü durumu incelemeyi, karar vermeyi bulanıklaştıran ve eyleme geçmeyi durduran bambaşka mekanizmalar söz konusu olmuş. Sizin "Adam sokakta yaşamak zorunda, ne kötü" diye düşündüğünüz şey o çileyi yaşayan Hintli için "anlayamadığım ve anlamam gerekmeyen şeylerden ötürü böyle yaşamak zorundayım" olabiliyor.

Yani "A olduğu için B oluyor, çözüm C olmalı gibi" bir mekanizma sizin haksızlıklara karşı durabilmenizi sağlayan biricik silahınız. Kapitalizm dediğimiz canavarın en azından kendi içinde yükselme olanağını sağlamasını sağlayan şey de bu. Durumun olduğu gibi farkında olduğunuz anda bir şeyler yapabilmeye ve kendi hakkınızı aramaya başlıyorsunuz. Bu mekanizma, neden ile sonuç dışında üçüncü etki oluşturduğu söylenen varlığı meçhul metafizik etkilerce işlemez hâlde bırakılabiliyor.

Tercihiniz nedir? Neyin ne olduğunu anlayamayacak kadar köreltilmek mi yoksa olanı ayan beyan ifade edebilmek mi?

Aslında bu metafizik uğraşlarla ilgilenen kişilerin ciddi anlamda kibirli kişiler olduğa bizzat şahit oldum. Hakikati olduğu gibi, bütün çıplaklığı ile benimsemek yerine "Ben sizden daha fazlasını bilebilirim" kibrine kapılan insanlar başkalarına tepeden bakmak için bu metafizik uğraşlarla ilgileniyor. Bu kişilerin amacı kendilerini her zaman danışılacak kişi ilan etmek. Siz de aynı zamanda de fikir yürütemeyecek, rehberliğe muhtaç insanlara dönüştürmüş oluyorlar. Onlar görebilirken siz gizli gerçeği göremezsiniz. Nasıl uzmanlaşılacağı meçhul, herkesin farklı fikirlere sahip olduğu Astroloji tekniklerini öğrenseniz bile aradaki bu gerçeklik farkı kapanmayacak çünkü arada hep sezgisel ve ruhsal farkındalık farkı olacak.

Hâliyle insanların bütün metafizik düşünüşü bir kenara bırakıp neden sonuç ilişkisini bütün çıplaklığı ile kurabilmesi büyük bir devrim yaratmıştır. En basitinden bilim ortaya çıkmıştır. Kimyadan psikolojiye ucu bucağı olmayan bilimin tek silahı, bu basit silahtır.

Basit olanı hafife almayın. Bilgisayar dediğiniz o mistik aletin bütün olayı, ses olsun görüntü olsun her şeyi birer sayı olarak ele alıp hızlıca işleyebilmesidir. Evet, basit birer sayı.

Resim kaynağı: unsplash/@possessedphotography

Yorum yaz!