Bir kariyer yazısı: Sen nasıl yazılımdan iş buldun yahu?

jason-d-JKRXPwUoFt0-unsplash.jpg 1.44 MB

İnternet kullanmaya ilk başladığım sıralarda ortaokula gidiyordum ve liseli gençlerle konuşuyordum. Yaşımdan utandığımdan olsa gerek o zamanlar yaşımı büyük söylüyordum. Sonra yaş aldık, yaptığımızın saçma bir şey olduğunu fark ettim ancak baki kalan bir şey var; o da hâlen daha liselilerle konuşmak.

Şimdi aşırı tuhaf bir olay bu, internette sohbet muhabbet açayım diye sohbet ediyorum bir zaman sonra bana hasbi ergenler düşüyor. Ruhen ergen olduğum için mi? Belki. Ama işinde gücünde adamın Discord sunucularında, Telegram kanallarında ne işi var? (Telegram işi sakat, kastettiğim Linuk/Yazılım kanalları işte.) Ki kimi zaman 50 yaşında adamların ikinci cümleyi kuramadığına ancak bu ergen ruhlu süvarilerimizin cayır cayır sohbet ettiğini görmek hoşuma gidiyor. Ancak işte "Arch Linuk mu yoksa Gentoo Linuk mu daha zor" diye hararetli tartışmalar yapıp kafa açmak yerine artık hayatın gerçeklerini konuşmaları gereken bir dönem geldi; o da karın doyurma zanaatini nasıl gerçekleştirecekleri.

Şimdi ben kesinlikle üniversite tercihi bulunacak kişiler için iyi bir idol değilim. Üniversiteyi okudum. Okuduktan sonra da okuduğum bölümle alakasız bir işe girdim, mutluyum. Üniversite sınavına çalışmadım, tırt bir üniversitede Psikoloji okudum ve şu an Ruby developerlığı yapıyorum. Yani bu körpe zihinler için başlı başına "Okuyup napcan çalış adam ol" rol modeliyim.

Gerçekten de birisi çıksa dese ki "Emre ağbi bana o kutlu aklınla yol göster", o zaman çıkıp derim ki “Üniversiteyi ya eğlencelik oku ya da okuma, sonra da git JavaScript öğren.” Zira sahiden, 4 yıl okuyup bilgisayar mühendisliği stajı kovalayacağınıza 4 yıl çalışın Mid-level rütbesini elinizde tutun. Sizinle aynı yaştaki mezunlar size çırak olarak gelirken siz de yeni işiniz Avrupa’da mı yoksa Amerika’da olsun onu düşünürsünüz.

Ama elbette ki bir hakikat var ki o da her bütün deneyimlerin kişiselleştirilmiş olduğu ve benim tavsiyemin de benim deneyimlerime göre olması. Mesela Bilgisayar Mühendisliği mezununa sorun, bulunduğu konum gereği benim görmediğimi göreceğinden ötürü daha farklı konuşacaktır. Tabii kimisi “Dört yıl okudum lan boşa okumadım ben” düsturyla bir şeyler diyecektir ancak kimin kendisini kandırdığını kimin doğruyu söylediğini anlamayı size bırakıyorum.

Bunu dememin sebebi şu gavurların “Survivorship Bias” dedikleri bir muhabbet var, “Kalım yanılgısı” ismiyle Türkçeleştirmişler. Kaba hesap olay şu; bir alanda başarılı olan kişiye bakarken onun arkasındaki başarısızları görmüyoruz, sadece başarılı insanlara odaklanıyoruz. Mesela ben “Psikoloji mezunu olup Yazılım’a geçme” serüveninde başarılı olmuş birisiyim ancak her farklı alandan mezun olup çok çalışan yazılımcı olabiliyor mu? Bunun kıyaslamasını size bırakacağım.

Şimdi yazılıma dair ilgimi beni bilenler bilir, her zaman bir yönüm bilgisayar dediğimiz asrın icadıyla ilgiliydi ve annem-babam “Bilgisayar karın doyurmayacak! Dersine çalış adam ol!” diye beni sık sık darlardı. Doğrusu, şöyle bir geçmişe bakıyorum, benim üniversite okumamam lazımmış. Evet iyi bir lise kazanmıştım. (Şu Enes Batur ve Taciz timi olaylarıyla meşhur olmuş Kepez Atatürk Anadolu Lisesi, puanı yüksekti. Sonra arkamıza bakmadan Antalya Lisesi’ne kaçtık.) Ama berbat bir lise öğrencisiydim. Yani bundan elli yıl önce olsa liseyi bitiremezdim ya da sınıfta bir yıl kaldıktan sonra aile baskısından feci inek bir öğrenci olurdum. Ancak lise hayatıma bakıyorum, berbat. Hem akademik olarak hem de ruh durumu açısından. Valla iyi intihar etmemişiz diye bakıyorum o günlere.

İşte üniversiteyi de bitirdim. Ama olay şu ki, fazla kolay geldi. Zaten Psikoloji zor bir alan değildir, her üniversitede yüksek puan çıkarır. Bir de bizim sınavlar şıklı sınavlar olunca notlarım aşırı yükseldi. Bazı dersler zor olsa da ilgimi çektiğinden AA ile verdim, kimisi basit olsa da zar zor teslim ettim. Neticesinde paşalar gibi 3.04 ile Psikoloji’yi bitirdim.

Ancak psikolog olarak iş aramak ile ressam olarak iş aramak arasında pek bir fark yok. Yani bir hastahanenin bodrum katında derin bir müdahaleden kaçınarak seans vermek ilginizi çekiyorsa psikologluk tam size göre. Ancak bu statüye varmak için Klinik Psikoloji isminde herkes okumak istediği için iyice fiyatları şişmiş bir yüksek lisans programını bitirmek gerekiyor. İki Ales çalışayım dedim, ilkokula geri döndüm. Ortaokula adam mı seçiyorlar yoksa Klinik Psikoloji’ye mi belli değil, bildiğin havuz problemi çözüyoruz yahu?

Bu kadar şeyin birleşimi bende şu fikri uyandırdı; psikologlara ihtiyaç yok. Gerçekten yok. Çünkü insanların psikolog olması için konulmuş çok fazla prosedür var ve bunlar gerçekten lazım değil. Staj isteniyor ama staj bulunmadığından parayla staj yapılıyor, onda da çay getir kahve götürden başka bir şey değil. Üstelik Psikoloji’ye de hiç ısınamadım. Yani çok güzel bölüm, insana ve çevresine karşı bir farkındalık kazandırıyor ancak içi boşaltılmış bir şeyle uğraşıyorum hissinden kurtulamadım. Doğrusunu isterseniz ben psikanalizden taraftarım. Psikanalizin eleştirilecek pek çok yönü olabilir ancak kişiye gerçekten bir dönüşüm tecrübesi yaşatabilecek, farkındalığa odaklanan biricik ekol de psikanalizdir. Gelecekte psikanaliz eğitimi almayı hâlen daha çok istiyorum lâkin hiç de ucuz değil namussuz.

Bir de şu fikir var ki Psikoloji bana sağ siyaset aracı gibi geliyor. Kulağa komplo teorisivari gelebilir ancak psikoloji sorunlara atomik bazda bakar; bütünü görmezden gelir. Eğer ortada sosyolojik bir sorun varsa ve bu sorun psikolojik yan etkilere yol açıyorsa çok yanlış bir perspektife odaklandık anlamına geliyor. Sağ siyaset bireyleri suçlar ve sistemin sorgulanamaz olduğunu iddia eder. Ben sorunlara meta perspektiften çözüm alınması gerektiğini ve bireyin toplumu oluşturan atomlar olduğunu düşünen birisiyim ve benimle sohbet eden kişiler Anarşizm’e gayet yakın durduğumu bilir. Yani bir gün erke dayalı bir baskı neticesinde psikolojik sorunlar yaşayan birisiyle karşılaştığım zaman nasıl tepkiler vereceğimi siz düşünün. Psikologlardan beklenen şey bir anlamda güzin ablalık yapmaktır ancak ben her şeyi sistematik olarak ele almaya daha yatkınım.

Sonuç olarak bir risk aldım ve zaten kendi kendime özgür yazılım projelerine destek olmak için öğrendiğim yazılımı bir mesleğe çevirmeye karar verdim. Valla bunun ciddi bir süresi iş aramakla geçti, ondan dolayı “Kalım yanılgısından” bahsettim. Ki bazıları ben Ruby ile iş buldum diye belki biz de buluruz diye Ruby öğrenmeye çalıştı. Ben Ruby üzerine kişisel olarak ilgileniyordum ve eğer Ruby değil de JavaScript ile ilgili iş arasaydım belki daha kolay iş bulabilirdim ki birkaç mülakatta da epey bir saçmaladım. Ancak Bursa’da bir danışmanlık uygulaması geliştirmek için Rails kullanan bir şirketle anlaştım ve gayet iyi geçiniyoruz. Ben memnunum, şirket de benden memnun ki benden önceki adamı performans düşüklüğünden işten çıkartmışlar, yani biraz seçici bir şirketten bahsediyoruz.

Peki benim yolumdan gelmek isterseniz ne tavsiye edebilirim sevgili ergenlerim? Bir alanda uzmanlaşmanız gerektiğini söylerim. BilgeAdam’dan belki faydası olur diye Frontend kursu aldığım adamın dediği şey şuydu; "Bir şeyi iyi biliyorsan aç kalmazsın". Yani yarım yamalak Rails, yarım yamalak .Net, yarım yamalak Flutter bilen bir adam hiçbir şey bilmiyordur; kafasınca takılıyordur. Ki önceci yazılımcı diye bir Twitter hesabı var bilirsiniz, orada maaş - ücret anketi yapılıyor. Rails özelinde görüyorum ki sadece Ruby bildiğini belirten juniorlar her dili bilirim diyen seniorlardan bayağı fazla para alıyor. Ama hazır öğrendim diye sevmediğiniz bir şeyde ilerlemeye de çalışmayın, çeşitlilik iyidir. Mesela ben de Qt + C++ öğrenmeye çalışıyorum bu yazıyı yazdığım sıralar. Ancak işe girdiysem gerçekten Rails’i iyi bildiğim için. İşe girmek için teslim ettiğim projede uygun yerlerde öyle güzel çözümler kullanmıştım ki işe alınmamı bu çözümler sağladı. Dikkat edin, çeşnicilik yaptığım için değil uygun yerde kodu kısaltacak çözümler geliştirdiğim için işe alındım.

İkincisi kendinizi kişisel anlamda da geliştirmeniz gerekiyor. Alaylı adam mülakata 1-0 geride başlar. Mülakatlara daha girmeden kafadan elenebilirsiniz ve sizi mülakata alan insan kaynakları personeli sizin bir açıdan yetersiz görür. Orada önemli olan şey sizin kendi kişisel yeteneklerinizdir. Bunu kendinizi pazarlayın anlamında demiyorum, konuştuğunuz zaman boş birisinin konuşmadığı belli olsun diyorum. Edebiyat birikiminiz olsun, iyi bir Türkçe ile konuşun, farklı alanlarda genel kültür edinin ki mülakatlarda “Bu kodumun davarıyla mı uğraşacağız?” diye düşünmesinler. Ki alaylı kişilerin entelektüel anlamda daha aşağıda ve paraya düşkün kişiler olduğunu şeklinde bir önyargı vardır. Bir örnek vereyim mesela, mülakatta neden Psikoloji’den yazılıma geçtiğimi epey bir sorguladılar ve bir yere kadar inanmadılar. Sonra bir Linuk ”nerd”i olduğumu fark ettiklerinde bana inandılar çünkü Linuk kullanan birisi bilgisayarı da sever ve yazılıma da ilgi duyabilir. (Linux’a Linuk demeyi seviyorum.)

Yazıya o kadar çok odaklandım ki gözlerim yine bulanmaya başladı, bu yüzden burada bitiriyorum. Ancak en azından eğer böyle bir yola girerseniz neye dikkat etmeniz gerektiğini anladığınıza inanıyorum.

Resim: unsplash.com/@jasondeblooisphotography

Yorum yaz!